Bu yazımızda İtalya'da 1560 yılında inşa edilen bir evin Welldom tarafından gerçekleştirilen restorasyon çalışmasına şahit olacağız. Ev İtalya'nın kuzeydoğusundaki Montebelluna'da bulunuyor. Çeşitli İtalyan soyluları arasında el değiştirdikten sonra 2007 yılında binayı alan Welldom'un sahibi Giovanni Fabris binaya sadece ev olarak değil, şirketin gelecekteki merkezi olarak da hizmet verecek şekilde yeni bir hayat vermek istemiş. Restorasyon bu yıl Avrupa'da sürdürülebilirlik kriterleri açısından değerlendirilen bir ödüle de hak kazanmış. Restorasyon tarihin değerine önem verirken insan ve doğanın uyumunu da gözetiyor. Gelin bu olağanüstü restorasyon çalışmasının ayrıntılarına hep birlikte bakalım.
Bu ev belki zamanında bölgenin en önemli villasıydı, ama fotoğraftaki görüntü kafamızdaki ideal ev kavramından bir hayli uzak. Ev için ilk yapılması gereken şey, günümüz teknolojisinin eve adapte edilmesiydi. Bu yüzden tüm tesisatın yenilenmesi gerekiyordu. Bu yapılırken evin tarihi dokusuna da zarar vermemek gerekiyordu.
Restorasyonun amacı binayı üç farklı yaşam alanına ve Welldom'un ofisine dönüştürmekti. Bunun için doğal malzemeler ve yüzde 30'a varan enerji tasarrufu sağlayan yüksek verimlilikte sistemler kullanıldı. Bu yeni tarz, evin orijinal karakterine zarar vermeden kullanıldı.
Ev bakımsız görünümüne rağmen çok heybetli görünüyor. Beyaz renkli duvarlar ve taş ek bina bakımsızlığına rağmen restorasyon için çok ley vaat ediyordu Bakımsız bahçenin de yoğun biçimde elden geçmesine ve evle uyumlu hale getirilmesine ihtiyaç vardı. Çevresiyle uyumlu bir restorasyon çalışması gerekliydi. Aynı zamanda günümüz konforunu ve güvenliğini de gözetmek durumundaydık. Bu yüzden beş yüz yıllık bir binada yaşamanın keyfini kaybetmeden enerji tasarruflu, konforlu ve güvenli bir ev yaratmak gerekiyor.
İşte restorasyon sonrası evin dış görünümü. Sadece ev bakımsız görüntüsünden uzaklaşmamış, aynı zamanda bahçe ve çevresi de düzenlenmiş. Aynı zamanda çok güzel bir de giriş bölümü yapılmış. Eve giriş için yolların yanı sıra, garaja giden bir rampa, yaya ve bisiklet yolları inşa edilmiş. Bahçe düzenlemesindeyse yöreye özgü bitki ve çiçekler kullanılarak harika bir görüntü sağlanmış. Sizce de olağanüstü değil mi?
Bu resimde iç mekandaki değişime şahit oluyoruz. İçerisi canlı, modern bir mekana dönüşürken, ahşap kirişler ve taş duvarlar korunarak tarihi yapıya da saygı gösterilmiş. Ama belirtelim ki, korunan taş duvar, tuğla sütun ve ahşap kirişler de estetik ve emniyet nedenlerinden dolayı elden geçirilmiş. Eski ve yeni harikulade bir biçimde bir araya gelerek estetik bir kompozisyon oluşmuş.
Restorasyonun kilit noktası yaşam alanlarını tasarlarken tasarımın konfor ve fonksiyonelliğe hizmet etmesine dikkat etmekti. Bunu yaparken estetikten de gözden kaçırılmamalıydı. Hem iç, hem dış aydınlatma ve yapısal ayrıntılara dikkat edildiğinden sonuç olağanüstü olmuş. Hayatı kolaylaştıran sıcacık bir mekan yaratılmış. Sizce de öyle değil mi?
Evin dekorasyonunda belli bir tarza bağlı kalınmamış. Kırsal görünümüne rağmen rustik estetikten de faydalanılmış, endüstriyel tasarım ayrıntıları da kullanılmış. Masa ve metal dolap gibi eşyalar eski elden geçirilerek kullanıma alınmış. Hatta çok kalabalık olmayan bir dekorasyonda minimalist bir anlayışın hakim olduğunu da söyleyebiliriz.
Görüldüğü gibi restorasyon sonrası ev eski görkemine kavuşmuş. Ev sadece estetik kazanmakla kalmayıp, elektrik sistemlerinin uzaktan kumanda edilebildiği akıllı bir eve dönüşmüş. Ayrıca evin panjur sistemleri de uzaktan kontrol edilebiliyor ve mahremiyeti garanti ediyor. İçeride ise ev sahibinin hayallerini süsleyen merkezi bir elektrik süpürgesi sistemi bulunuyor. Böylece garajda dahil olmak üzere evin her santimi etkili biçimde temizlenebiliyor. Kısacası 16. yüzyıldan kalma ev 21. yüzyıl teknolojisiyle donatılmış. Var mı ötesi? Siz de böyle tarihle iç içe ama öte yandan teknolojinin imkanlarıyla donatılmış bir evde yaşamak istemez miydiniz?